
Şili'de Sağ Yükselişi: Boric Hüsranı ve Solun Çıkarması Gereken Dersler!
Şili, yeni devlet başkanını seçmek için sandık başına gitti ve sonuçlar dikkat çekici bir tablo ortaya koydu. Şili Komünist Partisi'nden Jeannette Jara ilk sırada yer alsa da, aşırı sağcı adayların yükselişi seçimlere damgasını vurdu. Peki, bu durum ne anlama geliyor? Gabriel Boric'in yarattığı hayal kırıklığı seçmenlerin yönünü değiştirdi mi? Bu seçimler, sol için ne gibi dersler içeriyor?
Şili'de Sağ Rüzgarı: Nedenleri ve Sonuçları
Seçimlerde sağın farklı tonlarını temsil eden adayların toplam oy oranı yaklaşık %70'e ulaşınca, komünist partili bir adayın başarısı gölgede kaldı. Göçmen karşıtı söylemler, artan suç oranları gibi konular seçim sürecini belirleyen önemli başlıklar oldu. ABD Başkanı Donald Trump'ın Latin Amerika'daki şubeleri olarak değerlendirilebilecek sağcı adaylar, sert söylemleriyle siyasetin dilini belirlemekte başarılı oldular.
Bu durum, 1973 yılında ABD destekli askeri darbeyle iktidarı ele geçiren General Augusto Pinochet'in mirasının yeniden canlandığı şeklinde yorumlanabilir. Sağcı adaylar, Pinochet'i referans noktası olarak benimsemeleriyle dikkat çekti.
Boric'in Hayal Kırıklığı: Sol Neden Kaybetti?
Büyük beklentilerle devlet başkanı seçilen Gabriel Boric'in performansı, seçmenlerin yönünü değiştirmesinde etkili oldu. Boric, seçim vaatlerinden anayasa değişikliği konusunda hayal kırıklığı yarattı ve sermayeyi hedef alan herhangi bir reforma girişmekten kaçındı. Bu durum, radikal taleplerle iktidara gelen ancak merkez-sol düzen partisine dönüşen geniş koalisyonların bir örneği olarak değerlendirilebilir.
Seçimlere katılım oranının artması sağın yararına oldu. 2019 yılında başlayan sokak eylemlerinde dile getirilen taleplerin karşılanmaması, seçmenlerin tepkisini sağa yöneltti.
- Neoliberal politikalara karşı tepki
- Anayasa değişikliği talebinin karşılanmaması
- Ekonomik sorunlara çözüm bulunamaması
Sol İçin Çıkarılacak Dersler: Nasıl Yapmamalı?
Şili seçimleri, sol için önemli dersler içeriyor. Sokağın devrimci enerjisini absorbe edip, ardından kendi yok oluşuyla birlikte tümden ortadan kaldıran bir yaklaşım, yeni hezimetlere yol açabilir. Bu nedenle, solun "Nasıl yapmamalı?" sorusunu sorması ve geçmiş hatalardan ders çıkarması gerekiyor.
Solun, halkın taleplerini dikkate alması, radikal dönüşümleri hedeflemesi ve sermayeye karşı net bir duruş sergilemesi gerekiyor. Aksi takdirde, sağın yükselişi devam edecek ve sol, iktidar olma şansını kaybedecektir.
Şili'deki seçim sonuçları, Latin Amerika'da solun geleceği açısından önemli bir dönüm noktası olabilir. Solun, bu seçimlerden gerekli dersleri çıkarması ve yeni bir strateji geliştirmesi gerekiyor. Aksi takdirde, sağın yükselişi durdurulamaz ve bölgedeki siyasi dengeler tamamen değişebilir.












