Jared Diamond'ın "Tüfek, Mikrop ve Çelik" eserinde belirttiği gibi, güç dengeleri sürekli değişir. Günümüzde, küresel güç dengelerinin yeniden şekillendiği bir dönemin arifesindeyiz. Ticaret savaşları, iklim politikaları ve dijital denetim mekanizmaları bu dönüşümün araçları haline geldi. Türkiye gibi yükselen aktörler, bu yeni nesil küresel tehditlerle karşı karşıya.
Sokaklardaki Pikaçu: Manipülasyonun Görseli
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı'nın tutuklanması sonrası yaşananlar, toplumsal gerilimi tırmandırdı. Sokaklarda dolaşan "Pikaçu" kostümlü eylemciler, algı yönetiminin sembolik düzeyini gözler önüne serdi. Bu durum, Türkiye'nin "Terörsüz Türkiye" vizyonunu zedelerken, toplumu kutuplaştırdı ve dış politikadaki istikrar hamlelerini hedef aldı.
Türkiye'nin Suriye'deki istikrarı sağlama girişimleri, İsrail tarafından Büyük İsrail Projesi'ne karşı bir tehdit olarak algılandı. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Türkiye'nin İsrail'le çatışmak istemediğini vurgularken, Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail'i 'bir terör devleti' olarak nitelendirdi.
Pikaçu'ların Küresel Seyri: Ticaret Savaşları ve Kriz
ABD'de Trump ve Musk protestolarında da Pikaçu kostümleri kullanılması, bu sembolün küresel ölçekte senkronize edildiğini gösterdi. Trump'ın başlattığı ticaret savaşları, Çin'in misillemeleri ve Özgür Özel'in boykot çağrıları, küresel tedarik zinciri krizinin Türkiye ayağını oluşturuyor. Nihai hedef ise 'nakitsiz toplum projesi'nin hayata geçirilmesi.
Türkiye'de Meclis'e sunulan İklim Kanunu'nun ilk maddeleri kabul edildi. Bu yasa, karbon ayak izinin izlenmesiyle dijitalleşmiş ve nakitsiz bir toplumun altyapısını hazırlıyor. Küresel sermaye, Çin tipi bir sosyal kredi sistemini devreye alarak bireysel hak ve özgürlükleri kısıtlayabilir.
Türkiye'nin küresel karbon salınımına etkisi sadece %1,13 iken, Çin ve ABD gibi ülkeler büyük paya sahip. Türkiye'nin bu durumda sorumluluk üstlenmesi, sanayisine emperyal bir pranga vurulması anlamına gelir.
Sonuç Yerine
Görünenin ardında, kitle psikolojisini yönlendirmek için kullanılan Pikaçu gibi semboller ve ekonomik dengeleri altüst eden ticaret savaşları yer alıyor. Bu süreç, zihinlerin ve piyasanın eşzamanlı kontrol altına alındığı bir dönemi işaret ediyor. Türkiye'deki ayağı ise İklim Kanunu gibi projelerle şekilleniyor. Nakitsiz toplum, sosyal kredi sistemi ve bireysel dijital denetim gibi uygulamalar, küresel güçlerin inşa etmeye çalıştığı yeni dünya düzeninin temellerini oluşturuyor. Türk siyaseti, asıl meselenin çevre değil, milli egemenlik olduğunu fark etmelidir.