İstanbul Barosu Yargılanıyor: SİHA Gölgesinde Hukuk Mu Olur?
Gündem

İstanbul Barosu Yargılanıyor: SİHA Gölgesinde Hukuk Mu Olur?


28 May 20255 dk okuma15 görüntülenmeSon güncelleme: 17 June 2025

İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Kaboğlu ve 10 yönetim kurulu üyesi, Suriye'de SİHA saldırısında hayatını kaybeden gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin için yaptıkları açıklama nedeniyle bugün hakim karşısına çıktı. "Örgüt propagandası" ve "halkı yanıltıcı bilgi yayma" suçlamalarıyla yargılanan baro yönetimi, duruşmada önemli açıklamalarda bulundu. Duruşmayı CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu da takip etti.

İstanbul Barosu Neden Yargılanıyor?

İstanbul Barosu yönetimi, Suriye'nin kuzeyinde SİHA saldırısında öldürülen gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin için yaptıkları açıklamada, gazetecilerin çatışmalarda hedef alınmasının İnsancıl Hukuka aykırı olduğunu belirtmişti. Bu açıklama üzerine savcılık, baro yönetimi hakkında 'örgüt propagandası (TMK 7/2)’ ve ‘halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma (TCK 217/A)’ suçlamalarıyla soruşturma başlattı. Baro yönetimi, 3 yıldan 12 yıla kadar hapis istemiyle yargılanıyor.

Yargılanan isimler arasında İstanbul Barosu Başkanı Prof. Dr. İbrahim Özden Kaboğlu, Başkan Yardımcısı Rukiye Leyla Süren, Genel Sekreter Hürrem Sönmez, Baro Saymanı Ahmet Ergin ile yönetim kurulu üyeleri Metin İriz, Mehmedali Barış Beşli, Yelda Koçak Urfa, Fırat Epözdemir, Ezgi Şahin Yalvarıcı, Ekim Bilen Selimoğlu ve Bengisu Kadı Çavdar yer alıyor.

Kaboğlu'ndan Dikkat Çeken Açıklamalar

Kimlik tespiti sonrasında beyanda bulunmaya başlayan İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Kaboğlu, mahkeme başkanının "Hazırlanan iddianameden haberiniz var değil mi?" sorusuna, "Bütün Türkiye'nin, bütün dünyanın haberi var" şeklinde yanıt verdi. Kaboğlu, savunma yapmayacağını, açıklama yapacağını belirterek şunları söyledi:

  • Soruşturma izninin şeklen 25 Aralık 2024 tarihinde alındığı ancak savcılık tarafından 22 Aralık 2024 tarihinde soruşturma başlatıldığı bilgisinin basınla paylaşıldığını,
  • Soruşturma işlemlerinin 22 Aralık 2024-24 Aralık 2024 tarihleri arasında yapıldığını, ancak soruşturma izninin 25 Aralık 2024 tarihinde Adalet Bakanlığı'ndan talep edildiğini,
  • Soruşturma izni alınmaksızın işlemlerin tamamlanmasının ve akabinde izin işleminin adeta bir biçim kaydı gibi sonradan tamamlatılmış olmasının, CMK ve Avukatlık Kanunu uyarınca yasaya açık aykırılık teşkil ettiğini ve yapılan tüm işlemlerin de usulsüz olduğunu, elde edilen delillerin de hukuka aykırı şekilde elde edildiğini ifade etti.

Kaboğlu, baronun açıklamasının suç unsuru içermediğini belirterek, "Aksine Anayasa ile güvence altına alınmış temel hak ve hürriyetlerin vurgulanması niteliğindeki açıklaması nedeniyle böyle bir soruşturma ve yaptırım tehdidiyle karşı karşıya bırakılması, sadece İstanbul Barosu Yönetimi değil, kamu kurumu niteliğindeki bütün meslek kuruluşları, hak ve özgürlükleri Türkiye Cumhuriyeti Anayasasıyla güvence altına alınmış bütün yurttaşlar bakımından hukuk güvenliğini, temel hak ve hürriyetleri tartışmalı hâle getirebilecektir" dedi.

Hukuk ve İfade Özgürlüğü Tartışması

İstanbul Barosu yönetiminin yargılanması, hukuk çevrelerinde ve kamuoyunda geniş yankı uyandırdı. Birçok hukukçu, baro yönetiminin açıklamasının ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini ve yargılamanın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu savunuyor. Olay, Türkiye'de hukuk güvenliği ve ifade özgürlüğü konularında yeniden bir tartışma başlatmış durumda. Duruşma, ilerleyen günlerde de yakından takip edilecek.

Bu dava, Türkiye'deki hukuk sisteminin ve ifade özgürlüğünün sınırlarının ne kadar esnek veya katı olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor. İstanbul Barosu yönetiminin yargılanması, sadece baro üyelerini değil, tüm hukuk camiasını ve vatandaşları derinden etkileyebilecek sonuçlar doğurabilir. Dava süreci, hukukun üstünlüğü ilkesinin ne kadar korunduğu ve ifade özgürlüğünün ne kadar güvence altında olduğu konusunda önemli bir sınav niteliği taşıyor.