Afganistan'da yaşadığı işkencelerden kaçarak Türkiye'ye sığınan Tebriz Saifi'nin sağlık hakkı, bürokratik engellerle karşılaşıyor. %99 engelli ve diyaliz hastası olan Saifi'nin tedavisi, sağlık güvencesinin olmaması nedeniyle aksıyor. Bu durum, Saifi'nin yaşam mücadelesini daha da zorlaştırıyor.
Hukuki Süreç ve İdari Engeller
Tebriz Saifi ve ailesi, yaklaşık on yıl önce Türkiye'ye sığınarak uluslararası koruma başvurusunda bulundu. Başvuruları önce reddedilse de, açtıkları dava sonucunda ret kararı iptal edildi ve kimliklerini geri aldılar. Ancak Bursa'ya sevk edildikten sonra tekrar bir ret kararıyla karşılaştılar. Avukat Duygu İnegöllü, idarenin bu işlemi mahkeme kararlarını yok sayarak gerçekleştirdiğini belirtiyor ve "Yürütmenin durdurulmasına rağmen müvekkilimizin sağlık hakkı sistem üzerinden hâlâ kapalı. Bu, açık bir hak ihlalidir ve hayati risk doğuruyor" diyor.
Geçici Çözümler ve Kalıcı Sorunlar
Türkiye İnsan Hakları Vakfı temsilcileri ve avukatların girişimleri sonucu, Saifi geçici olarak İstanbul'daki bir hastaneye yönlendirildi ve diyaliz hizmeti almaya başladı. Ancak hastaneye ulaşım zorluğu ve diğer sağlık ihtiyaçlarının karşılanamaması, bu çözümün yetersiz olduğunu gösteriyor. Saifi'nin kesik parmakları için gerekli plastik cerrahi kontrollerine ulaşamaması ve düzenli kullandığı ilaçları kendi cebinden karşılamak zorunda kalması, durumun vahametini gözler önüne seriyor.
Sivil Toplumdan Destek ve Çağrılar
Bursa Tabip Odası İnsan Hakları Komisyonu ve Uluslararası Af Örgütü, Saifi'nin yaşadığı mağduriyete dikkat çekerek yetkililere çağrıda bulundu. Bursa Tabip Odası, "Bu durum sadece Tebriz Saifi’nin değil, tüm insanlığın ortak vicdanını ilgilendiriyor. Sağlık hakkı evrensel bir haktır ve bu hak göçmenler için de geçerlidir" açıklamasını yaptı. Uluslararası Af Örgütü ise Saifi için acil eylem başlatarak, düzenli diyaliz ve tıbbi tedaviye ücretsiz erişiminin sağlanması gerektiğini vurguladı.
Tüm bu yaşananlar, Türkiye'deki mültecilerin ve sığınmacıların karşılaştığı zorlukları bir kez daha gözler önüne seriyor. Tebriz Saifi'nin yaşadığı durum, sadece bireysel bir sorun olmanın ötesinde, insan hakları ve hukuk devleti ilkelerinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hatırlatıyor. Yetkililerin bu çağrılara kulak vererek, Saifi'nin sağlık hakkının bir an önce güvence altına alınması ve benzer durumdaki diğer mültecilere de destek sağlanması gerekiyor. Aksi takdirde, Türkiye'nin uluslararası arenadaki itibarı ve insan hakları konusundaki duruşu zarar görebilir.