Gazeteci Güller'e Şok Ceza! SADAT'lı Nusra İddiası Pahalıya Patladı!
Bilim & Teknoloji

Gazeteci Güller'e Şok Ceza! SADAT'lı Nusra İddiası Pahalıya Patladı!


21 May 20255 dk okuma54 görüntülenmeSon güncelleme: 19 August 2025

Gazeteci Mehmet Ali Güller, Cumhuriyet gazetesindeki "Sedat'lı, SADAT'lı Nusra silahları" başlıklı yazısı nedeniyle 40 bin TL tazminat cezasına çarptırıldı. İstanbul Bölge İdare Mahkemesi'nin kararı, ifade özgürlüğü tartışmalarını yeniden alevlendirdi. Güller'in yazısı, Sedat Peker'in iddialarını konu alıyordu ve SADAT'ın bu iddialarla ilişkisini sorguluyordu. Karar, yerel mahkemenin ret kararını bozarak geldi ve Güller'in Yargıtay'a itiraz yolu da kapatıldı.

SADAT'ın İddiası ve Mahkeme Süreci

SADAT, Güller'in yazısında yer alan ifadelerin kişilik haklarına zarar verdiği gerekçesiyle manevi tazminat davası açmıştı. Dava, Büyükçekmece 1. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından reddedilmişti. Ancak SADAT'ın avukatları dosyayı İstanbul Bölge İdare Mahkemesi'ne taşıdı. İstinaf mahkemesi, yerel mahkemenin kararını bozarak Güller'i tazminata mahkum etti.

Güller, yazısında Sedat Peker'in Suriye'ye giden TIR'larla ilgili iddialarını aktarmıştı. Peker, bu TIR'ların içinde silahlar olduğunu ve bu silahların Türkmenlere değil, Nusra'ya verildiğini iddia etmişti. Ayrıca, bu TIR'ların sahibinin SADAT olduğunu belirtmişti. Güller'in yazısının ilgili bölümü şöyleydi:

"Sedat Peker, yayımladığı 8. videosunda o TIR’ların öyküsünü anlattı ve kendi konvoyuna dahil edilen başka TIR’ların olduğunu, içlerinde silahların bulunduğunu ama bunların Türkmenlere değil, Nusra’ya verildiğini belirtti. Peker’e göre konvoyuna eklemlenen o TIR’ların sahibi SADAT’tı. Hani şu irtica nedeniyle Türk ordusundan atılan ama Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı Başdanışmanı yaptığı Adnan Tanrıverdi’nin ‘özel savaş’ şirketi!"

Güller, savunmasında, yazısının Sedat Peker'in açıklamalarının okura aktarılmasından ibaret olduğunu ve bu açıklamaların kamuya mal olduğunu belirtmişti. Ayrıca, gazetecilerin görevinin, kamuoyunu ilgilendiren konulardaki açıklamaları duyurmak olduğunu vurgulamıştı. Güller'in savunmasının tamamı şu şekildeydi:

"Cumhuriyet gazetesinde 31 Mayıs 2021 tarihinde yazdığım “Sedat’lı, SADAT’lı Nusra silahları” başlıklı köşe yazımın girişinde yer alan ve SADAT tarafından manevi tazimata konu edilen ifadeler, Sedat Peker’in SADAT’la ilgili açıklamalarının okura aktarılmasından ibarettir. Sedat Peker’in o ifadeleri, dijital platformlarda milyonlarca insan tarafından izlenmiş, internet ortamında binlerce, gazetelerde yüzlerce habere konu olmuş ve tıpkı benimki gibi onlarca köşe yazarı tarafından köşesinde ele alınmıştır.

Bu kadar kamuya mal olmuş bir konunun, bu denli aleniyet kazanmış bir konunun, bir gazete köşesinde yer bulmasından daha normal bir durum yoktur. Konu özetle şudur: Sedat Peker isimli şahıs, geçmişte hükümetin bilgisi ve onayı dahilinde Suriye’ye yardım TIR’ları gönderdiğini, bir keresinde kendi konvoyuna başka TIR’ların eklendiğini, O TIR’ların SADAT’a ait olduğunu, içlerinde silahlar bulunduğunu ve Türkmenlere değil Nusra’ya teslim edildiğini açıkladı.

Peker’in bu açıklaması, dünyanın her yerinde çok önemli haberdir. Nitekim Peker’in bu açıklamayı yaptığı videosu Türkiye’de aynı gün milyonlarca yurttaşımız tarafından izlendi, haber oldu, tartışma programlarında yorumlandı. Ben de ertesi gün konuyu Sedat Peker’in iddiası olarak aktararak köşemde değerlendirdim.

Öte yandan Sedat Peker’in Suriye’ye TIR konvoyları gönderdiği zaten kamuya mal olmuş bir gerçekliktir. Nitekim olaya ilişkin fotoğraflar, görüntüler ve açıklamalar basında bol bol mevcuttur. Kaldı ki köşe yazımda da belirttiğim gibi, görüntülerde yer alan o TIR’larda “Bayırbucak Türkmenlerine Sedat Peker’den destek konvoyu” yazıları yer alıyordu.

Peker’in o konvoya dahil edilen başka TIR’lar bulunduğunu, o TIR’ların içlerinde silah olduğunu ancak Türkmenlere değil de Nusra’ya teslim edildiğini söylemesini haber yapmak değil, tersine yapmamak bir sorundur. Halkın haber alma özgürlüğünü yerine getirmemek bakımından da çok önemli bir sorun olurdu.

Dolayısıyla SADAT açısından muhatap, bu önemli iddiayı açıklayan Sedat Peker’dir, Peker’in iddialarını yazan gazeteciler değildir. Gazetecilerin görevi, kamuya mal olmuş isimlerin, kamuyu ilgilendiren konulardaki açıklamalarını duyurmaktır.

Sonuç olarak, Sedat Peker’in SADAT’la ilgili açıklaması, aleniyet kazanmış, milyonlarca insan tarafından dijital platformda izlenmiş ve aynı gün ve ertesi günü, hatta sonraki haftalarda da ulusal basında sayısız kez haber olmuştur. Bugün bile internette arama motoruna “SADAT” ve “Sedat Peker”i birlikte yazarak arattırdığınızda, tam 55 binden fazla sonuçla karşılaşırsınız.

Kısacası, bir köşe yazarı olarak aleniyet kazanmış bir konuyu, iddia sahibinin ağzından yazmış durumdayım. Dolayısıyla basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğü kapsamında bakıldığında, bu tazminat talepli suçlamaya yer yoktur."

İfade Özgürlüğü ve Basın Özgürlüğü Tartışmaları

Mahkemenin kararı, basın ve ifade özgürlüğü savunucuları tarafından eleştirildi. Kararın, gazetecilerin kamuoyunu bilgilendirme görevini yerine getirmesini zorlaştırabileceği ve otosansüre yol açabileceği endişesi dile getirildi. Özellikle, kamuoyunu yakından ilgilendiren konularda gazetecilerin haber yapma ve yorumlama özgürlüğünün korunması gerektiği vurgulandı.

Türkiye'de ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü, son yıllarda sıkça tartışılan konular arasında yer alıyor. Birçok gazeteci, yazdıkları haberler ve yaptıkları yorumlar nedeniyle dava açılması ve cezalandırılmasıyla karşı karşıya kalıyor. Bu durum, Türkiye'deki basın özgürlüğünün sınırlarını ve gazetecilerin çalışma koşullarını olumsuz etkiliyor.

Bu karar, Türkiye'deki basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğü tartışmalarına yeni bir boyut kazandırdı. Gazetecilerin kamuoyunu bilgilendirme görevini yerine getirirken karşılaştıkları zorluklar ve bu zorlukların ifade özgürlüğü üzerindeki etkileri, önümüzdeki günlerde daha da yoğun bir şekilde tartışılmaya devam edecek gibi görünüyor.