
Murat Ülker'den Şaşırtan Tespit: Aldanmak Bireysel mi, Toplumsal mı?
Yıldız Holding Yönetim Kurulu Üyesi Murat Ülker, kişisel internet sitesinde yayımladığı yazısında, psikolojide "gullibility" olarak tanımlanan kolay aldanma eğilimini ele aldı. Ülker, yazısında, "Zihin çoğu zaman doğruluğu değil, rahatlığı seçer. Kolay aldanma eğilimi, bireysel bir saflık değil toplumsal bir savunma biçimi olabilir" ifadelerine yer verdi. Peki, bu aldanma eğilimi neden bu kadar yaygın ve nasıl bir toplumsal etki yaratıyor?
Aldanma Eğilimi: Bireysel Zayıflık mı, Toplumsal Refleks mi?
Psikolojide "gullibility" olarak bilinen kolay aldanma eğilimi, genellikle ahmaklık olarak algılansa da aslında bir eğilimi ifade eder. Bu, bir bilginin doğruluğunu sorgulamadan kabul etme halidir. Ancak, Ülker'in de belirttiği gibi, bu durum sadece bireysel bir zaafiyetten kaynaklanmıyor olabilir. İçinde yaşadığımız toplumun koşulları da bu eğilimi şekillendirebilir.
Düşünmek zahmetli ve içsel bir gerilimi göze almayı gerektirir. Şüphe etmek, kesinlikten vazgeçmeyi ve rahatsız edici olasılıklarla yüzleşmeyi beraberinde getirir. Oysa inanmak kolay, hızlı ve rahatlatıcıdır. Bu nedenle, insanlar sezgilerine daha çok güvenirler. Bir fikre ilk anda "doğruymuş gibi" yaklaşmak, insan zihninin doğal tepkisidir.
Popülizm ve Düşünmeden İnanmak
Bazı insanlar, inandıkları şey ne kadar çelişkili, kanıtsız veya absürt görünürse görünsün, o inançlarına sıkıca tutunurlar. Bunun nedeni, inanmanın her zaman bilgiye değil, doğruluk hissine dayanmasıdır. Özellikle popülist dünya görüşüne sahip bireyler, sezgilerine daha fazla güvenirler. Onlar için bilgi, akıl yürüterek değil, sezgisel olarak "doğruymuş gibi" hissettiklerinde anlamlı hale gelir.
Popülist retorik, karmaşık sorunlara basit çözümler sunar, "biz" ve "onlar" ayrımını keskinleştirir ve güvensizlik duygusunu bilgiyle değil öfkeyle destekler. Bu sezgisel güven, komplo teorilerine, sözde bilimsel açıklamalara, doğaüstü iddialara ve hatta kulağa sahici gelen ama temelde anlamsız olan ifadelere dayanabilir.
Toplumsal Güvensizlik ve İnanmaya Mahkum Olmak
İnançlar bireysel gibi görünse de, çoğu zaman toplumun aynasıdır. İnsan, sadece kendine göre değil, başkalarının inandığı şeylere inanır. Hatta çoğu zaman, başkalarının inandığı şeyleri sorgulamamak için inanır, çünkü sorgulamak yalnızlaştırır. Bir toplumda birbirine güven duygusu ne kadar zedelenmişse, inanmak artık savunmak haline gelir.
Yolsuzluğun yaygın olduğu toplumlarda, komplo teorilerine inanmak çok daha olağan bir eğilim haline gelir. Çünkü yolsuzluğun sıradanlaştığı, şeffaflığın ve dürüstlüğün istisnai bir durum haline geldiği toplumlarda insanlar gerçeğe değil, gerçeğin gizlenmiş olduğuna inanmayı daha gerçekçi bulur. Bu toplumlarda aldanmak bireysel bir eksiklikten çok, kolektif bir savunma biçimi olarak ortaya çıkar.
- İnsanlar bir aldatmaca içinde yaşıyor.
- Başka bir açıklamaya ulaşamadıkları için söylentilere toplumsal olarak inanıyor.
- İnanmak zorunda kalıyor.
Sonuç olarak, Murat Ülker'in yazısında vurguladığı gibi, aldanma eğilimi sadece bireysel bir zaafiyet değil, aynı zamanda toplumsal bir olgudur. Toplumsal güvensizlik, popülist söylemler ve düşünme tembelliği gibi faktörler, bu eğilimi besleyebilir. Bu nedenle, aldanma eğilimiyle mücadele etmek için sadece bireyleri eğitmek yeterli değildir. Aynı zamanda, toplumsal güveni yeniden inşa etmek, eleştirel düşünmeyi teşvik etmek ve şeffaflığı sağlamak da gereklidir.