AK Parti Düzce Milletvekili Ayşe Keşir, TBMM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, İsrail'in Gazze'de uyguladığı soykırıma rağmen doğurganlık hızını artırmasına dikkat çekti. Keşir, İsrail'de her ailenin ortalama 3 çocuğa sahip olduğunu belirtirken, bu durumun Türkiye'nin demografik yapısıyla tezat oluşturduğunu vurguladı. İsrail'in bu politikası, Gazze'de yaşanan çocuk ölümlerine rağmen nüfusunu artırma çabası olarak değerlendiriliyor.
İsrail'in Nüfus Artışı ve Politikaları
Ayşe Keşir, İsrail'in doğurganlık hızının tarih boyunca 2,7'nin altına düşmediğini, 1990'lı yıllarda 2,7'ye düştüğünde ise hemen nüfus artırıcı politikalara geçildiğini ve teşvikler uygulandığını ifade etti. Bu durum, İsrail'in nüfusunu koruma ve artırma konusundaki kararlılığını gösteriyor. Keşir, "Filistin ve Gazze'de her gün çocuk ölümleri, kadın ölümleri yaşanırken İsrail nüfus artırıcı politikalarıyla kendi doğurganlık hızını 3'e yükseltmiş durumda" dedi.
Türkiye'nin Doğurganlık Hızı ve OECD Ortalaması
Keşir, Türkiye'de beklenen doğurganlık hızının 2023'te 1,51 olduğunu belirterek, Türkiye'nin ilk defa OECD ortalamasının altına düştüğünü söyledi. OECD ortalamasının 1,58 olduğunu ve bu ortalamayı yükselten ülkenin İsrail olduğunu vurguladı. Türkiye'deki doğurganlık hızının düşüşü, demografik yapıda yaşlanmaya ve nüfusun azalmasına yol açabilecek bir sorun olarak değerlendiriliyor.
Türkiye'de Nüfus Alarm Veriyor
Keşir, doğurganlık hızında iki kritik eşiğin olduğunu belirterek, 2,1 eşiğinin nüfusun durağanlaştığı ve yaşlandığı, 1,9 eşiğinin ise geri döndürülemez bir eşik olduğunu ifade etti. Türkiye'nin doğurganlık hızının 2023 itibarıyla 1,51 olduğunu hatırlatarak, durumun ciddiyetine dikkat çekti. İngiltere'de doğurganlık hızının 3 çocuktan 1,5 çocuğa düşmesinin 112 yıl sürdüğünü, Türkiye'de ise bu düşüşün sadece 32 yılda gerçekleştiğini belirtti. Bu hızlı düşüş, Türkiye'nin demografik geleceği açısından endişe verici bir tablo çiziyor.
- Doğurganlık hızının 2,1'in altına düşmesi nüfusun yaşlanmasına neden olur.
- Doğurganlık hızının 1,9'un altına düşmesi geri dönüşü olmayan bir sürece işaret eder.
Türkiye'nin demografik yapısındaki bu değişimler, ekonomik ve sosyal politikaların yeniden gözden geçirilmesini gerektirebilir. Genç nüfusun azalması, iş gücü piyasasında sorunlara yol açabilirken, yaşlı nüfusun artması sağlık ve sosyal güvenlik sistemleri üzerinde baskı oluşturabilir.
Sonuç olarak, Ayşe Keşir'in açıklamaları, İsrail'in nüfus politikalarının ve Türkiye'nin demografik yapısının karşılaştırmalı bir analizini sunuyor. İsrail'in soykırım iddialarına rağmen nüfusunu artırma çabası dikkat çekerken, Türkiye'nin doğurganlık hızındaki düşüşün demografik geleceği için bir alarm sinyali olduğu vurgulanıyor. Bu durum, Türkiye'nin nüfus artışını teşvik edici politikalar geliştirmesi ve demografik yapısını güçlendirmesi gerektiğini gösteriyor.