Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan'ın SGK'ya yönelik "belediyeleri silkeleyin" talimatının ardından, özellikle muhalif CHP'li belediyelere uygulanan mali baskılar kamuoyunda büyük yankı uyandırmıştı. Bu durumun aksine, AKP'li belediyelerin borçlarını mahsuplaşma yoluyla ödemeye devam etmesi dikkat çekiyor. Son olarak, AKP'li Zeytinburnu Belediyesi'nin bir taşınmazını SGK'ya devrederek 480 milyon TL tutarındaki SGK borcunu kapatması, tartışmaları alevlendirdi.

Belediyeler Arasında Kayırmacılık İddiaları

Bu durum, belediyeler arasında ayrımcılık yapıldığı iddialarını beraberinde getiriyor. CHP'li belediyeler, sürekli olarak SGK tarafından denetlenirken ve mali açıdan zorlanırken, AKP'li belediyelerin benzer durumlarda daha esnek çözümlerle karşılaşması, kamuoyunda soru işaretleri oluşturuyor. Özellikle ekonomik krizin derinleştiği bu dönemde, belediyelerin mali durumları ve borç ödeme yöntemleri daha da önem kazanıyor.

Peki, bu durumun ardında yatan sebepler neler olabilir? İşte akla gelen bazı sorular:

• SGK, belediyelere yönelik denetimlerinde tarafsız mı davranıyor?
• AKP'li belediyelerin borçlarını ödeme konusunda ayrıcalıklı bir durumu mu var?
• Bu durum, yerel yönetimler arasındaki rekabeti nasıl etkiliyor?

Zeytinburnu Belediyesi'nin Borç Ödeme Yöntemi

Zeytinburnu Belediyesi'nin 480 milyon TL'lik SGK borcunu, bir taşınmazını SGK'ya devrederek kapatması, dikkat çekici bir yöntem olarak öne çıkıyor. Bu yöntem, belediyenin nakit akışını rahatlatırken, SGK'nın da bir taşınmaz sahibi olmasına olanak tanıyor. Ancak, bu türden mahsuplaşmaların hangi kriterlere göre yapıldığı ve diğer belediyelere de aynı imkanların tanınıp tanınmadığı merak konusu.

Bu konuyla ilgili olarak şu sorular da gündeme geliyor:

• Devredilen taşınmazın değeri, borç tutarıyla ne kadar örtüşüyor?
• Bu türden mahsuplaşmalar, diğer belediyeler için de bir örnek teşkil edecek mi?
• Belediyelerin borçlarını ödeme konusunda daha şeffaf ve adil bir sistem kurulması mümkün mü?

Mali Baskının Yerel Yönetimlere Etkisi

CHP'li belediyelere yönelik artan mali baskılar, bu belediyelerin hizmetlerini aksatmasına ve yatırım yapmasını engellemesine neden olabilir. Bu durum, yerel halkın yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilir ve belediyeler arasındaki rekabeti bozabilir. Öte yandan, AKP'li belediyelerin daha rahat bir mali ortamda faaliyet göstermesi, bu belediyelerin daha fazla yatırım yapmasına ve hizmet sunmasına olanak tanıyabilir.

Sonuç olarak, belediyeler arasındaki mali ilişkilerin daha şeffaf, adil ve tarafsız bir şekilde düzenlenmesi, yerel yönetimlerin daha etkin ve verimli çalışmasına katkı sağlayacaktır. Aksi takdirde, kayırmacılık iddiaları ve mali baskılar, yerel yönetimlerin itibarını zedeleyebilir ve kamuoyunda güvensizlik yaratabilir.